‘Ayşe teyze’nin hikâyesi… Özel şoförlü hayattan pazarcılığa
Türkiye’nin en zenginlerini ağırladıkları gazinoları borç nedeniyle batınca 2 çocuğunu okutmanın telaşına giren Ayşe Dede, şimdi Kozyatağı Semt Pazarı’nın ‘Ayşe teyzesi’…
Özel şoförlü aracından inip başladığı pazarcılıkta iç çamaşırı satarak okuttuğu oğlu iktisatçı, kızı mimar olmuş.
İSTANBUL Kadıköy’e bağlı Kozyatağı’nda, mahalle muhtarlığının önünden başlayan pazarda daha önceden randevulaştığım ama yüz yüze tanışmadığım Ayşe Dede’yi arıyorum. Bir pazarcıya soruyorum, “İç çamaşırı satan Ayşe hanımı arıyorum”, “Ooo Ayşe teyze mi o bizim canımız, biraz ileride” diyor… Biraz yürüdüğümüzde iç çamaşırlarının olduğu tezgâhın arkasında, güler yüzüyle Ayşe Dede karşılıyor bizi. “Gelin gelin” diye bizi tezgâhın arkasına alırken, komşu pazarcılar, “Ayşe abla ünlü mü olacaksın?” diye takılıyor. Yanıt gülerek geliyor: “Ben zaten ünlüyüm.”
İLK İŞİ SANTRAL MEMURLUĞU
Pazarlar hep bildiğimiz gibi gürültülü, neşeli, renkli. Bizi Ayşe Dede ile buluşturan neden de filmlere konu olabilecek yaşam öyküsü. Ayşe Dede ve ailesi, özel şoförlerle dolaştığı, eşinin gazino ve taverna sahibi oldukları dönemin ardından ekonomik olarak büyük bir çöküş yaşıyor. Ayşe teyze, 1989’da değişen hikâyesine şöyle başlıyor: “Liseden sonra PTT’de santral memuru olarak çalışıyordum. Çalışma hayatımın ilk yılında evlendim. Tahtakale Santral’de 3 bin kadın çalışıyorduk. 1976 yılından 1980 yılına kadar çalıştım. O sıralar eşimin işleri çok iyiydi. Küçük kızım Gülin’e hamile kaldığımda o dönemde sağ sol olaylarından dolayı çatışmalar vardı. İş yerinde de bu tip olaylar olmaya başlamıştı. PTT’deki memurluk işimi bırakmak zorunda kaldım.”
BÜLENT ERSOY, EMEL SAYIN
Eşi ilk dönemlerde gümrük komisyonculuğu yaparken yavaş yavaş ithalat ve ihracat işlerini büyütmüş: “Eşim işleri iyi gittikçe fazlaca açıldı. Tavernalar açtı, gazino açtı, Turizm şirketi kurdu. Ben gece hayatını seven biri olmadım. Eşimin yurtdışı seyahatleri olduğunda da çocuklarımı bırakıp onunla birlikte gitmezdim. Bülent Ersoy, Ferdi Özbeğen, Emel Sayın o dönem popüler hangi sanatçı varsa Gourmet Gazinosu’nda sahne aldı. Beşiktaş’ta stadın arkasında tavernamız vardı, gazinomuz vardı. Türkiye’nin en zenginleri gelirdi buralara. Ancak eşim çok büyük oynayan biriydi işler kötüye gitmeye başlayınca her şey elimizden kaydı gitti, borçlar ortaya çıktı. Tüm düzen bozuldu.”
OĞLUM DURUMU ANLADI
Gazinoculuk serüveni 1988 yılına kadar süren aile, babanın borçları yüzünden hapse girmesiyle çıkmaza girmiş:
“İşler bir anda bozulunca ben de penye takımlar alıp, hastanelerde pazarlamaya başladım. Borçlar dağ gibi, iki çocuk var, elimden geleni yapmaya çalışıyordum. Alacaklılar yüzünden tehditler alıyoruz. Çocuklar küçük olmasına rağmen ters giden bir şeyler olduğunu fark ediyor. O yıllarda 12 yaşında olan oğlum Polat yanına da bir arkadaşını almış, ‘Anne pazarda su satmak istiyorum, sürahiyi doldurur musun?’ dedi. O yıllarda pet şişeyle su satmak diye bir şey yok. Ben o güne kadar hayatımda pazardan alışveriş etmiş dahi değilim, öyle düşün. Özel şoförlerle geziyorum. Ama işler bozulmuş. Oğlan da anlıyor bana katkıda bulunmak istiyor. Pazarda başlarına bir şey gelir diye endişe ediyorum. Ama ticaret yapma isteklerini de desteklemek istiyorum bir yandan. İki sürahi doldurdum verdim ellerine Bostancı pazarına gittiler. Satmışlar geri geldiler ‘Anne yine bize su ver’.
PAZARA İLK GİDİŞİM
İki arkadaş pazarcılığı sevdi. Orada birini bulmuşlar. ‘Amca biz mal getirsek bu pazarda satabilir miyiz’ demişler. O da bunlar küçük diye ‘Siz getirin ben sizi kollarım’ demiş. Eve geldiler ‘Biz pazarcılık yapacağız bize hastanelerde sattığın penyelerden ver anne’. Ben de biraz verdim. Gitmişler satmışlar. Parayı bana getirdiler, ikisi arasında bölüştürdüm parayı çok mutlu oldular. Ertesi hafta yalnız kalmasınlar diye ben de hayatımda ilk kez pazara gittim. Baktım bunlar yere sermiş malları. Kadınlar başlarına toplanmış gayet güzel satıyorlar.”
O SÖZLERLE BAŞLADIM
Bizim çocuklar o dönem Özel Tercüman Koleji’nde okuyor. Bir baktım pazarda müdür muavini geliyor. Polat’a ‘İstersen sen görünme öğretmenin geliyor’ dedim. Çünkü biz zaten attan indik eşeğe biniyoruz. Bir de yere çakıldık sanmasınlar diye geçiriyorum içimden. Oğlum, ‘Niye görünmeyeyim anne ben ayıp bir şey mi yapıyorum?’ dedi. Gitti öğretmeninin boynuna sarıldı. Öğretmen işlerimizin bozulduğunu biliyordu. ‘Aferin çocuğum tebrik ederim” deyince Polat da ben de çok memnun olduk. Yüksel öğretmenin o lafının ardından ben motive oldum ve pazarcılığa başladım.
KADIN OLMAZSA ALMAZLAR
PAZARLARDAKİ kadın sayısı 2000’li yıllarda arttı. Eskiden bir elin parmaklarını geçmezdik. Şimdi kadının olmadığı tezgahtan kimse çamaşır almaz. Bazen eşim de benimle pazara gelmek istiyor. Müşterilerim rahat edemediği için gelme diyorum. Mesela demin uğrayan benim 30 yıllık müşterim. Birbirimizin her şeyini biliriz.
BORÇLARI PAZARCILIKLA KAPATTIK
EŞİNİN tüm borçları bir anda üstüne kalsa da çalışarak o zor günleri atlatmış: “Ben 1989 yılından bu yana külot, penye tarzı ürünler satıyorum. O dönemlerde pazarlardan çok iyi paralar kazanılırdı. Polat’ı, Gülin’i, kız kardeşimin kızını bir sandığın üzerinde sattığım çamaşırlarla büyüttüm diyebilirim. Günde 300-400 ürün satardık. Hastanelerde pazarlama yaptığımız zaman parasını daha geç alabiliyorduk. Biz ise öyle zor durumdaydık ki günlük paraya ihtiyacımız olduğu için tamamen pazarcılık yapmaya başladım.”
ÇOCUKLARI OKUTTUM
8 ayın ardından eşi hapisten çıkan Dede, eşiyle birlikte çalışmaya ve yavaş yavaş borçları kapatmaya başlamış. Ancak bu kez de yaşadıkları zor süreçlerin etkisiyle eşi önce kalp krizi, bir iki sene sonra beyin kanaması geçirmiş. Bu zor günleri de dayanışmayla atlatan çiftin oğlu Polat iktisatçı, kızı Gülin ise mimar olmuş.
PAZARDA arkadaşlık ortamı çok güzel. Pazar benim psikoloğum diyebilirim. Ben buraya geldiğimde tüm sorunlarımı unutuyorum. Kafamın içi bomboş oluyor ve sadece iyi satış yapmaya odaklanıyorum. Evde oturunca sorunları kafamda kuruyorum. Pandemi döneminde pazarlar kapalıyken panik atak krizleri geçirdim. Kızım beni psikoloğa götürdü. Psikolog bana ‘Bana niye geliyorsun pazara git’ dedi. Ben de öyle yaptım.
Kaynak: Hürriyet
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ